Jüpiter’in on iki yeni uydusu keşfedildi. Bunların on biri normal ve biri ise “tuhaf”. Böylece Güneş Sisteminin en büyük gezegeni olan Jüpiter’in uydu sayısı 79 oldu.
Keşif dokuzuncu gezegeni ararken gerçekleşti. Pluto’dan uzak bölgeyi tarayan Carnegie’den Scott S. Sheppard’ın başını çeken ekip olası dev gezegeni ararken yeni uyduları fark etti.
Ekip, 2014 yılında Güneş Sisteminde bilinen en uzak yörüngeye sahip, Pluto ötesinde bir gezegen olabileceğine işaret etti. Varlığı dolaylı olarak öngörülen gezegen Gezegen X veya 9. Gezegen olarak bilinmektedir.
“Jüpiter arama yaptığımız alanın yakınlarındaydı ve gezegeni tararken onun yeni uyduları olduğunu fark ettik” diyor Sheppard.
Uluslararası Astronomi Birliğinin Küçük Gezegen Merkezindeki Gareth Williams yeni keşfedilen uyduların yörüngesini hesaplamak için ekibin gözlemlerini kullandı.
Williams: “Bir cismin Jüpiter’in çevresinde döndüğünü doğrulamak için birkaç gözlem yapılması gerekiyor. Buradaki süreç bir yıl sürdü” diyor.
Yeni uyduların dokuzu, Jüpiter’in dönme yönünün tersine ya da tersine yörüngede bulunan uzak bir dış uydu sisteminin parçasıdır. Bu uydular en az üç ayrı yörünge grubu halinde kümelenir ve asteroitler, kuyrukluyıldızlar ve diğer uydular arasındaki çarpışmalar sonucunda oluştukları düşünülmektedir. Yeni uyduların Jüpiter’in yörüngesindeki turlarının yaklaşık iki yıl sürdüğü hesaplanmıştır.
Yeni keşfedilenlerden ikisi ise gezegenin dönüşü ile aynı doğrultuda ve gezegene yakın dolanan iç uydu grubunun bir parçasıdır. Bu uyduların hepsi Jüpiter çevresinde benzer yörünge uzaklığına ve eğim açısına sahiptir. Bu nedenle parçalanmış bir uydunun kısımları olarak düşünülebilirler. Yeni keşfedilen iki uydunun Jüpiter çevresindeki bir turu bir yıldan daha az zaman almaktadır.
“Keşfimizdeki gerçek tuhaflık ise bir uydunun bilinen Jovian uydusuna benzemeyen özelliklere sahip olmasıdır. Çapı 1 kilometreden daha az olan cisim, aynı zamanda Jüpiter’in bilinen en küçük uydusudur.
Bu yeni “tuhaf” uydu diğer gruplardan uzakta, daha eğimli bir yörüngeye sahip olup Jüpiter çevresindeki bir turu yaklaşık bir buçuk yıl sürmektedir. Bu nedenle dış ile iç uydu gruplarının arasında yer almaktadır.
Sonuç olarak kafa kafaya çarpışmalar sonucunda “tuhaf” ve iç gruplar ile zıt yönlerde hareket eden uzak gruplar oluşmuş olabilir. Bu olasılık oldukça yüksektir.
“Bu kararsız bir durum. Sonuçta çarpışmalara uğrayarak parçalanacak ve toz haline gelecek” diyor Sheppard.
Bugün gördüğümüz farklı yörüngeli uydu gruplarının böylesi bir mekanizmayla geçmişte oluşmuş olması mümkündür.
Ekip bu küçük ve “tuhaf” uydunun geçmişte yaşanan kafa kafaya çarpışmaların son ürünü olduğunu düşünüyor. Uyduya Valetudo adı önerildi. Bu adlandırma sağlık ve hijyen tanrıçası olan Roma Tanrısı Jüpiter’in büyük torunundan gelmektedir.
Bir uydunun yörüngesel geçmişini belirleyen etkenleri öğrenmek aynı zamanda Güneş Sisteminin ilk dönemleri hakkında da bilgi edinmek demektir.
Örneğin Jüpiter’in çevresindeki çeşitli yörüngesel gruplarda bol miktarda küçük uydu olması, Güneş’in ve gezegenlerin oluştuğu dönemde, sistemi çevreleyen gaz ve toz diskinde oluşan çarpışmaları işaret etmektedir.
Boyutlarının küçük olması –genellikle 1 ile 3 km- çevrelerindeki gaz ve tozdan çok daha fazla etkilenmelerine neden olur. Jüpiter’in ilk halkaları mevcut grupları oluşturmak için çarpışmış olsalardı, kalan gaz ve tozun daha küçük uydulara yapacağı sürüklenme ile gezegene doğru yönelmelerine neden olurdu. Grupların varlığı bu gaz ve tozdan daha sonra oluştuklarını gösterir.
Jüpiter sistemini ve yeni keşfi özetleyen video.
Yeni uyduların çoğu Şili’deki 4 metrelik Blanco teleskopuyla gerçekleşti. Karanlık enerji taraması için geliştirilen teleskop kısa sürede küçük cisimleri gören en güçlü araç oldu. Uyduların varlıklarının onayı için ise Carnegie Las Campanas Gözlemevinde yer alan 6,5 metrelik Magellan teleskopundan yararlanıldı.