Güneş’te yakın zamanda gözlenen hareketlilik bilim insanlarını ve uzay hava tahmincilerinin ilgisini çekti. Güneş’e yönelen gözlerin sayısının artmasına neden oldu.
Geçtiğimiz 6 ve 10 Eylül tarihleri arasında Güneş son 10 yıldan bu yana gözlenen en güçlü ışınları üretti. Uzaya milyarlarca ton patlayıcı patlayıcı değerinde enerji yayıldı.
Patlamaların birçoğu Güneş’in sıcak yüzeyine dönerken ikisi Güneş’ten kaçıp gezegenler arası uzaya doğru yayıldı ve elektrik yüklü parçacık bulutları koronal kütle atımları (CME) haline geldi.
Proton, elektron ve ağır iyonları içeren bu bulut, gezegenimiz çevresindeki uydulardaki sensörler ve gezegenler arası uzaydaki sondalar tarafından tespit edilebilir.
Ateş fişekleri ve onlara eşlik eden CME’ler Dünya’dan Güneş’in görülemeyen arka yüzeyi olan fotosferinin aktif bir bölgesinde patladı.
ESA’dan Juha-Pekka Luntama: “Bu aktif bölgeden gelen güçlü alevler ve birkaç CME üreten patlamanın son zamanlarda devam eden çok düşük güneş etkinliğinden sonra gerçekleşmesi çok ilginçti” diyor.
“Bu püskürmeleri önceden tahmin etmek zordur. Söz konusu aktif bölge Güneş’in Dünya’dan görülemeyen arka kısmında gerçekleşti ama bir süre sonra Dünya’dan görülebilecek konuma ulaştı. Bizde bundan sonra gözlemleri gerçekleştirdik.”
İlk büyük olay
İlk patlama 6 Eylül’de gerçekleşti ve 7 Eylül akşamı Dünya’ya ulaştığında ciddi bir jeomanyetik fırtınanın oluşmasına neden oldu. Bu durum Güneş’i veya yörüngedeki Dünya’ya etkisini gözleyen ESA ve NASA’nın uydularınca izlendi.
Bu fırtına 7-8 Eylül’de Avrupa’da Almanya’nın kuzeyi ve Kuzey Amerika’da ABD’nin kuzeyine kadar inen Aurora etkinliğinin artmasına neden oldu.
Söz konusu alev ve CME’ler Güneş’ten gelen enerjik atom parçacıklarıyla doludur. Bunlar yörüngedeki uydularca tespit edilebilir. Atmosferimizin koruyucu etkisi nedeniyle yer teleskopları bunları izleyemez.
İkinci büyük olay
İkinci patlama 10 Eylül’de oluştu. Bu güçlü ışıma ve aşırı yüksek proton seli yayan güneş alevi yüksek enerjiliydi. Bazı protonların hızı ışık hızına yaklaştı.
Oluşan CME birincisinden daha hızlıydı ve 12 Eylül’de Dünya’ya ulaştı. Bunun ardından enerjik parçacık sayısında anormal bir artışa neden olarak yeryüzünde ışınımı (radyasyon) yükseltti. 12 ve 13 Eylül günlerinde de orta derece bir jeomanyetik fırtına gözlendi.
Uydulara ve iletişimlere etkileri
İkinci CME öncesinde bazı uyduların aldığı ışınım kamera ve navigasyonlarının geçici körleşmesine neden oldu ve yüksek enlemlerde çalışan radyo yayınları bir süreliğine bozuldu.
ESA’nın yörünge uydularından ışınıma duyarlı gama ışını uydusu INTEGRAL ışınım seviyesi düşene kadar bir süre “güvenli modda” bekletildi. Sonrasında aracın tekrar aktif gelmesi için aracın mevcut yapısına güvenildi.
INTEGRAL operasyon müdürü Richard Southworth: “Kesinti 64 saat sürdü ve maalesef çok önemli gözlem zamanlarını kaybettik. Neyse ki hiçbir aletimiz zarar görmeden görev başı yaptılar” diyor.
ESA’nın yıldız sayımcısı Gaia’da küçük etkilere maruz kaldı.
Gaia operasyon müdürü David Milligan: “Gaia geçici olarak çok sayıda yıldızı yanlış algıladı ve bu da doğru verilerin ulaşılmasına bir süre engel oldu” diyor. “Yanlış veriler katalogdan çıkartılıyor. Gaia şu an normal sürecine döndü.”
Güneş’e göz kulak olma
Burada ikinci olay oldukça dikkat çekicidir. Güneş’teki etkin bölgeden çıkan doğrudan Dünya’ya ulaşan parçacıklar bir süre sonra gözden kayboldu.
“İşin ilginç yanı Güneş’in o kısmını gözleyecek uydumuzun olmamasıydı” diyor Juha-Pekka.
“Bunun için Güneş’in o bölgesinin dönerek Dünya’ya yüzünü göstermesi beklendi. Yine de tahmin isabetinin yükselmesine neden olacak bir çalışmanın oluşmasını sağlayacaktır.”
ESA uzay hava tahminlerinin daha ayrıntılı ve daha yüksek isabetlerle belirleyebilmek amacıyla yeni Güneş görevi planlıyor.