Eylül 2014’den bu yana 67P/Churyumov-Gerasimenko’yu izleyen Rosetta ve Philae, kuyrukluyıldızın beklenmedik ve farklı özelliklerini ortaya çıkardı. Şimdi iki gökbilimci çok daha farklı ve radikal bir öneri yaptı: Kuyrukluyıldızda mikro-organizma yaşamı olabilir.
Rosetta yörünge aracı 4,3 ve 4,1 km’lik iki yapıdan oluşan ördek benzeri kuyrukluyıldızla ilgili veri yollamayı sürdürüyor. Cisim siyah bir kabuk ve onun altında buz katmanından oluşuyor. Bu yüzeyin bazı kısımları düz ve pürüzsüz iken bazı yerleri oldukça sivri büyük kayalarla kaplı. Yüzeydeki bazı kraterler organik enkaz ve suyla kaplanmış durumda. Çift loplu cismin her yerde aynı esnekliğe sahip olmaması nedeniyle görülen paralel oluklar altındaki buz kırıkları asimetrik oluşmuş.
Cardiff Üniversitesi’nden Dr. Max Wallis ve Buckingham Astrobiyoloji Merkezi yöneticisi Prof. Chandra Wickramasinghe sıra dışı bir öneri sunuyor. Kuyrukluyıldız güneş çevresindeki yörüngesinde dolanırken ısınma etkisiyle açığa çıkan buz ve organik madde karışımı organizma yaşamını destekleyebilir.
Öne sürdükleri modele göre kuyrukluyıldızın sıvı suyla oluşmuş derin çatlaklarındaki buz ve ‘kirli buz’ içinde mikro-organizma yaşamı için yeterli şartlar oluşabilir. Antifriz tuzu içerikli ortamda bazı mikro-organizmalar -40 0C’ye kadar düşük sıcaklıklarda yaşayabilir.
Kuyrukluyıldız Güneş’ten 500 milyon km uzakta olduğu Eylül ayından bu yana zayıf gaz emisyonları göstermeye başladı. Güneş’e en yakın olacağı -195 milyon km- konumda ise gaz yayılımı zirveye ulaşacak ve olası mikro-organizma yaşamı da maksimuma ulaşacak.
Dr Wallis: “Rosetta zaten bu kuyrukluyıldızı, yüzeyi tamamen donmuş ancak jeolojik süreçlerin gerçekleştiği ve mikro yaşamın sürdüğü Antartik bölgelerdeki kayalar gibi olabileceğini gösterdi” diyor.
Wallis ve Wickramasinghe Philae ve Rosetta’nın yolladığı kızılötesi verilerde 67P’nin kuyruk kısmında organik temelli yaşam için gerekli kanıtların olduğunu belirtiyor.
Prof. Wickramasinghe: “Rosetta kuyrukluyıldızda yaşamsal kanıtlara ulaşırsa bu astrobiyolojinin tartışılmaz öncülerinden Sir Fred Hoyle’yi doğumunun yüzüncü yıl dönümünde anmak için güzel bir fırsat olurdu” diyor.