En hareketli, keşiflerin peşi sıra geldiği gökbilimde 2014 yılı içinde önemli gelişmeler yaşandı. Bunların arasında seçim yapmak zor olsa da akılda kalan, manşetlere kadar çıkan keşifleri hatırlamakta fayda var. Burada oluşturduğum liste keşif tarihine göredir ve hepsi özel ve önemli keşiflerdir. Evreni keşfetmeye 2015’de de devam ediyoruz. 2014’ü hatırlayalım. Başlıklara tıklarsanız ilgili haberin ayrıntısına ulaşacaksınız…
Yeni Bir Cüce Gezegen Keşfedildi
Güneş sistemi üyelerini kabaca üç kısma ayırabiliriz. İlki Güneş’e yakın ve Dünya gibi karasal olan gezegenler, ikincisi Güneş’ten biraz daha uzak olan dev gaz gezegenleri ve üçüncü grupta Neptün ötesi Kuiper Kuşağı ve ötesinde bulunan Pluto gibi buzlu cisimler. Şimdiye kadar bilinen en uzak cisim cüce gezegen Sedna idi. Ancak yeni bulunan cüce gezegen 2012 VP113 ile Sedna’nın pabucu dama atıldı ve en uzak üye olma sıfatını kaybetti. 2012 VP113, Güneş’e, Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığından 80 kat daha uzaktadır…
İlk Kez Ötegezegende Gün Uzunluğu Ölçüldü
ESO’nun Çok Büyük Teleskopu (VLT) ile yapılan gözlemlerle, ilk kez, bir ötegezegenin kendi etrafındaki dönme süresi belirlendi. Beta Pictoris b’nin bir gününün sadece sekiz saat olduğu bulundu. Bu, Güneş Sistemi’ndeki herhangi bir gezegen gününden çok daha kısa bir süre — ötegezegenin ekvator bölgesi saatte 100 000 km hızla hareket ediyor. Elde edilen yeni sonuçlar, Güneş Sistemi’nde görülen kütle ile dönme arasındaki ilişkiyi ötegezegenlere kadar genişletiyor.
Beta Pictoris b ötegezegeni, güney gökküresi takımyıldızlarından Ressam doğrultusunda, yeryüzünden yaklaşık 63 ışık-yılı uzaklıkta bulunan ve çıplak gözle görülebilen Beta Pictoris yıldızının etrafında dolanmaktadır. Bu gezegen altı yıl önce keşfedilmiştir ve doğrudan gözlemi yapılan ilk ötegezegenlerden biridir. Yıldızına uzaklığı Yer-Güneş mesafesinin sadece sekiz katı kadardır — bu da onu yıldızına en yakın doğrudan gözlenen gezegen yapmaktadır…
Dördüncü Komşumuz Soğuk Bir Yıldız
Teleskopların ilettiği görüntüler sonucu Güneş’e en yakın dördüncü cisim olarak kayda geçirilen cismin uzaklığı 7,2 ışık yılı olarak belirlendi. Bize en yakın istem Alfa Erboğa (Alpha Centauri) adlı üçlü bir yıldız sistemi olup yaklaşık 4 ışık yılı uzaktadır.
Kahverengi cüceler yeterli kütleye sahip olmadıklarından nükleer füzyonu başlatmazlar. Yaydıkları enerji ise plastik bir top gibi yavaşça çökmelerinden kaynaklanır. Keşfedilen bilinen en soğuk kahverengi cüce WISE J085510.83-071442.5 olarak adlandırıldı. Cisim eksi 9 ile eksi 54 Celcius derece arası sıcaklığa sahiptir. Daha önce WISE ve Spitzer tarafından bulunan en soğuk kahverengi cüce oda sıcaklığındaydı…
Cassini: Enceladus’ta Yeraltı Denizi Var
Cassini uzay aracına göre Satürn’ün sıradışı buzlu uydusu Enceladus bir yeraltı denizine sahip.
Cassini 2005 yılında Enceladus’un güney kutbundaki ‘kaplan çizgisi’ni andıran kırıklardan fışkıran buz ve subuharı jetlerini keşfettiğinden bu yana ilgiyle izlenir olmuştur.
Sonraki gözlemlerde jetlerin diğer bölgelere göre daha ılık ve daha tuzlu olduğunu ortaya koymuştu.
Gezegen bilimciler Cassini’nin radyo bilim aleti yardımıyla uydunun içini doğrudan inceleyebildi.
Cassini, 2010 ve 2012 yıllarında biri kuzey kutbuna olmak üzere toplamda üç kez Enceleadus’un 100 km kadar yakınından geçti…
Jüpiter’in markası haline gelmiş Büyük Kırmızı Leke’nin küçülmeye başladığı belirlendi. Lekenin içindeki oval şeklin noktasal boyuta doğru küçüldüğü görüldü. Aslında 1930’lardan bu yana küçülme olduğu söyleniyordu ancak NASA/ESA Hubble Uzay Teleskopu bu küçülmenin her zamankinden daha farklı olduğunu gösterdi.
1800’lerden bu yana dikkatle izlenen leke o sıralarda üç Dünya’nın yan yana sıralanacağı kadar geniş olup 41.000 kilometre uzunluğa sahipti. 1979 ve 1980 yıllarında NASA’nın Gezgin (Voyager) görevleri lekenin 23.335 kilometreye kadar küçüldüğünü hesaplamıştı. Hubble yeni görüntüler eşliğinde lekenin küçülmeye devam ettiğini gösterdi.
2012 yılında başlayan amatör gözlemler lekenin küçülme hızında gözle görülür bir artış olduğunu ortaya koymuştu. Buna göre leke her yıl 1000 kilometre kadar küçülüyordu. Bu küçülmenin nedeni ise henüz bilinmiyor…
Güneş’in ilk kardeşi keşfedildi. Yıldız, Güneş’in komşuları projesi kapsamında keşfedilen ilk yıldızdır. Güneş’in nasıl oluştuğu ve bugüne kadar nasıl geldiğinin izlerine bu yıldız ve diğer olası kardeş yıldızlarca saptanabilir.
Yeni keşfedilen Güneş’in kardeşi HD 162826, 110 ışık yılı uzaklıkta olup Herkül takımyıldızındadır. Yıldız Güneş’ten % 15 daha büyüktür. Vega’nın parlaklığı nedeniyle çıplak gözle görülemeyen yıldız küçük bir dürbünle görülebiliyor.
Ayrıca bu kardeş güneşin çevresinde dolanan gezegenleri de olabilir. Elbette bu olasılık yıldızın ve çevresindeki gaz ve toz bulutunun evrim bilmecesinde yatıyor. Oluşum aşamasında sistemden atılan malzemeler daha sonra Güneş Sistemi içine bile girmiş olabilir. Belki de Dünya’ya ilkel yaşamı getiren bu malzemelerdi. Ya da yörüngedeki gezegenlerin bu işte parmağı olabilir…
Dünya’daki Su Güneş’ten Daha Eski
Dünya’daki yaşam için çok kıymetli bir madde olan su, ötegezegenlerdeki yaşam olasılığı açısından çok önemlidir. Dünya’daki suyun geldiği kaynağı belirlemek yaşamın ortaya çıkış basamaklarını anlama yolundaki önemli bir anahtardır.
Su, Güneş Sistemi içerisinde farklı hallerde bulunuyor. Dünya’da katı, sıvı, gaz halinde gördüğümüz suyu, kuyrukluyıldızlarda, Mars yüzeyinin altında, büyük gezegenlerin uydularında ve hatta Ay’da bile buz şeklinde görebiliyoruz.
Kuyrukluyıldız ve asteroitlerin Güneş Sistemi’nin erken döneminde oluşmuş, değişmemiş cisimler olması gökbilimcilerin özel ilgisine neden olmaktadır. Bu cisimlerin üzerindeki buzun nasıl oluştuğu henüz yanıtlanmış değil….
Hubble Ölü Gökadada Hayalet Işık Gördü
NASAnın Hubble Uzay Teleskopu birkaç milyar yıl önce kütle çekimsel kuvvetin etkisiyle birleşmiş yaşlı bir gökada kümesinin arasından sızan soluk, hayalet ışık yakaladı. Bu ışık yaklaşık 4 milyar ışık yılı uzaklıktaki 500 gökada barındıran ve Pandora Kümesi lakaplı Abell 2744 adlı gökada kümesinin ara boşluklarından sızıyor.
Görüntü açıklaması: Pandora’nın Kümesi takma adlı Abell 2744 gökada kümesindeki yıldızlardan yayılan ışık görüntüyü maviye boyamış. Görüntüde gökadalar parlak beyaz renkleriyle görülüyor. koyu mavi bölgeler ise yıldız ışığının bir kısmının küme içinde dağıldığı yerleri işaret ediyor. bu ışık ise ölü gökadalardan gelmektedir. Kümenin oluşumu sırasında parçalanan gökadaların serbest kalmış yıldızları küme içinde rahatça dolaşırken soluk bir ışık yaymaktadır…
Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) Rosetta aracı 67P kuyrukluyıldızına yardımcı aracını başarıyla indirdi. Philae adlı sonda kuyrukluyıldızın önceden belirlenmiş noktasına yumuşak bir iniş gerçekleştirdi.
Rosetta 2 Mart 2004 tarihinde fırlatıldıktan 6 Ağustos 2014’de kuyrukluyıldıza ulaşana kadar 6,4 milyar kilometre yol aldı.
Rosetta’nın yüzey aracı olan Philae kuyrukluyıldızın Agilkia adlı bir bölgesine indi. Bu bölge iki ayrı yuvarlak bölümden oluşan tuhaf şekilli 67P kuyrukluyıldızının 6 haftalık analiz sonrasında belirlenen en güvenli yeridir. Philae Rosetta’dan ayrıldıktan bu bölgeye ininceye kadar 10 kilometre yol aldı.
Philae istenilen noktaya değil başka bir yere indi. Bu da aracın yeterli güneş ışığını alamamasına neden oldu. Konuyla ilgili haber dökümü için tıklayınız.
Dokuz yıldızda Zodyak Işığı Görüldü
Uluslararası gökbilimci ekibi ESO’nun Çok Büyük Teleskopu Girişimölçeri’ni son gücüyle kullanarak dokuz yakın yıldızın yaşanabilir alanından yayılan ötezodyaksal (exozodiacal light) ışığı yakaladı. Bu ışık yıldız ışığının tozlar, asteroitler ve kuyrukluyıldızlar arasından saçılması sonucunda görülür. Bazı yıldızların yakınındaki büyük miktarlarda tozun var olması bölgedeki olası Dünya benzeri gezegenlerin görülmesini engelleyebilir.
Çok Büyük Teleskop’un Girişimölçeri (VLTI) ile kızılötesi alanda yapılan 92 yakın yıldızın yaşanabilir alanına ilişkin gözlem verilerinde sıcak tozdan kaynaklanan zodyaksal ışık tarandı. Bu yıldızlardan dokuzunda toz taneleri arasından saçılarak yayılan parlak ötezodyaksal ışık görüldü.
Zodyak ışığı Dünya’da güneş doğmadan ya da battıktan hemen sonra gökyüzünde görülen parlak beyaz bir parıltıdır. Güneş ışıklarının atmosferdeki toz parçacıklarınca saçılması sonucunda göğe doğru incelerek oluşan bir ışıktır. Bu ışık sadece Dünya üzerinde değil Güneş Sistemi’ndeki her gezegen üzerinde gözlenebilir…
Merak Mars’ta Organik Molekül Buldu
NASA’nın Mars yüzeyinde dolanan Merak robotu deldiği kaya içerisinde atmosferdekinin on katı yoğunlukta metan gazı ile birlikte diğer organik moleküller buldu. Araştırmacılar atmosferdeki metan miktarının ölçülmesi için Merak (Curiosity) ile 20 aylık süre içinde bir düzine kadar analiz yaptı.
Araştırmacılar Cumberland’den alınan örnekte bulunan organik molekülün Mars kaynaklı olup olmadığını anlamak için aylarca çalıştı. Merak daha önce aldığı çeşitli örneklerde Dünya’ya taşınan organik karbon moleküllerini tespit etti. Ancak son sözü söylemek için daha fazla test gerekliydi.
Araştırmacılar Chumberland kayasında saklanan molekülün üç milyar yıl önceki suyla ilgili olduğunu ve bu suyun önce bir kısmının daha sonra çok büyük bir miktarının kaybolduğunu belirtiyor.